Küp küp peynirler, çok üşümüşler, sarınmışlar…

Image

Misafir gelecek! İçki yanına birşeyler lazım. Çabuk hazırlanacak, çok da pahallı değil. Peynir tabağını dolduracak kadar çok peynir yok. E o zaman eldeki “az” peyniri değerlendirmek lazım.

Buyurun başlayalım.

Salatalığa sarılmış peynirler. Mihaliç, tulum olabilir.

Salatalığa sarılmış peynirler. Mihaliç, tulum olabilir.

Sert, tuzlu peynir ile muhteşem oluyor. Artık rakılık beyaz peynir ile mi yaparsınız (Doğruluk bu konuda başarılı), yoksa Mihaliç Tulum ile mi (Altınkılıç favorim), tuzu azaltılmış bir hellim mi, taze kaşar veya kaşkaval mı, ya da ithal bir sert peynir (Gouda?) orası size kalmış. Neden hepsi beraber olmasın?

Peynirlerimizi küp küp kesiyoruz. Lokmalık olacak, hepsi sarılacak, o yüzden boyları önemli bir konu. 1-1,5 cm lik küpler olur. Daha küçüğü eziyetli, daha büyüğü yerken ve sararken konforsuz.

Salatalıklarımızı seçerken, uzun, düzgün olanlardan seçmek daha doğru oluyor. Salatalık yerine kabak ile de denedim, o da başarılı oluyor. Bunları güzelce yıkayıp, kabak soyacağı ile SOYMADAN incecik dilimliyoruz. Çok çekirdekli kısımlarını kullanmamak lazım.

Sonrası kolay. Resim zaten kendini gösteriyor. Üzerini doğranmış dereotuna bulayabilirsiniz, veya peyniri öncesinde kırmızı toz bibere bulayabilirsiniz. Size kalmış.

Hazırladıktan sonra, buzdolabında saklayabilirsiniz, salatalıkların kurumaması için, streç film ile kaplamakta yarar var tabii. Misafir için çok güzel bir sunumu var.

Afiyet olsun!

 

Salatalığa sarılmış peynirler. Mihaliç, tulum olabilir.

 

Peynirli kabuklar mis gibi kızarmışlar

Image

 

fırında makarna

Bu fırında makarnayı italyanca bir dergide görmüştüm. Milano’da kaldığımız bir otelin lobisinde karıştırıyordum dergiyi. Fotoyu görünce fırlayıp resepsiyonda fotokopisini çektirmiştim. Evde hala artık iyice silikleşen fotokopi duruyor. Tarifi sonunda tercüme ettirmedim, ama olsa olsa’larla öyle bir yemek çıktı ki ortaya, paylaşmamak olmazdı.

İtalyanca bilmem, tarifteki malzemeleri İstanbul’da bulup bulamayacağım belli değil, (o zamanlar ithal makarnalar bile yoktu gerisini siz düşünün) ama serde maceracılık var ya, elbet bir gün denerim, olmadı eldeki malzeme ile yaparım demiştim.

Zaten ilk denemeyi de bildiğimiz yüksük makarna ile yapmıştım. Sonuç çok başarılı değildi, malum bizim klasik makarnalar daha inceydi, istediğim kadar dolduramamıştım, yer yer çatlamıştı. Ama artık sevgili ülkemde her türlü ithal mazleme var, her tarifi denemek mümkün. Bu gözle bakınca, globalleşmeyi seviyorum, o kadar da kötü gelmiyor.

Neyse biz işimize dönelim…

???????????????????????????????

Devamı için tık / Press to read more