Maille hardallarını severek kullanırım. Özellikle taneli olanını çok severim, her bir taneciği ayrı ayrı patlatmak, sosisi hardala bulaya bulaya yemek.. Off, şimdi yazarken bile canım çekti. Öyle Bekri tipi (ki onu da çok severim) hardallar gibi acısı burnunuzdan çıkmaz, geriden geriden gelir. Ama hafif mayhoş tadı, dokusu enfestir.
Daha önce, antikot dilimlerinin iki tarafını da taneli klasik hardal ile marine edip pişirmiştim. Ancak çıkan sonuç damak çatlatan cinsten olsa da, görsel olarak bana zayıf gelmişti. Aman az yağ olsun derken tavaya yapışmıştı en kıymetli yeri. Bu defa hakkını vermek istedim.
Eh, macera da yaşayacağız ya 🙂 eskisi gibi taneli hardal yerine elimdeki diğer hardalları kullanayım dedim.
Elimde bir “A provençal” bir de “A l’estargon” lu vardı. Kısacası, birisi kırmızı kapya biberli, diğeri tarhunlu. Ben tarhunluyu daha önce de denemiş ve çok sevmiştim. Ama diğerinden emin değildim. Bu yüzden, antrikot dilimini ortadan ikiye böldüm, ikisini de denedim.
Her perçanın iki yüzüne de bolca hardal sürdüm, sonra da, galeta ununa buladım. Pişirme zamanına kadar, yaklaşık bir saat gibi, dinlendirdim. Sonra, geçen sefer yaptığım “aman az yağlı olsun” hatasına düşmemek için, tavanın içine azıcık ayçiçek yağı koydum, güzelce kızdırdım.
Sonra, etleri çok sallamadan, hani galetaunu kabukları dökülmesin diye, kızgın yağın içine koydum. Altı güzelce kızarana kadar çevirmedim, sonra yavaşça, zedelemeden ters yüz ettim. Sonra mı? Sonrası belli değil mi?
Ağzınız sulandı değil mi?
Etin yanında, akçaağaç şuruplu, balzamik soslu salata, çıtır çıtır.
Ben Tarhunlu olanı çok beğendim yine. Oğlum ise, provençale olan hardalı daha çok beğendi. Ama ikisi de, lokum gibi, hafif keskin tadları ile çok başarılıydı.
Haydi mutfağa!