Çocukken, bakladan hiç haz etmezdim. O tüylü yüzeyi, bir de çoğunlukla kılçıklı olması canımı çok sıkardı. Evet, fava her zaman sevimli geldi bana o kaymak gibi dokusu, ne ekşi, ne tuzlu ama çok hoş rayihası, tabii fava ile gelen kalabalık, gürültülü, muhabbetli sofralar.
Yemekleri bize sevdiren hatıraları da değil midir? Ben oldum olası, kalabalık, muhabbetli, gürültülü sofraları sevmişimdir. Herkesin bir arada yeyip güldüğü, ağırlamak için özel bir özen gösterilen, önceden hazırlık yapılan, misafir sofralarını. Fava da bu sofraların müdavimi ydi. Tıpkı taramanın olduğu gibi. O yüzden favayı severim, ama kılçıklı tüylü baklayı sevmem. Canım, tabii ki bütün baklalar kılçıklı tüylü olmaz ama işte. Bendeki intibası bu. 🙂
Baharın bence en güzel sebzeleridir. Enginar, eşlikçisi bezelye ve bakla. Enginar ve bezelye bütün kış devam eder de, bakla kaçar bir yerden sonra. Hala “mevsimi” olan sebzelerden biridir kısacası. Kaçırdınız mı, artık kurusuna kalırsınız. Renksiz, illa ıslatmak gereken kuru baklaya. Hazır tazesini yakalamışken, ben hem enginarımı baklalı yaptım, hem de çorbasını denedim.
Taze iç baklaların kabuğunu ayıklamak gerekiyor. İnce ve sivri bir bıçakla, biraz el oyalasa da, sıkıntı olmayan bir iş. Ah evet, parmaklarınızı biraz boyayabilir. Ne gam!
Bakla çorbası için, mevsimi ya, taze soğan kullandım.
- 4-5 taze soğanı incecik doğradım
- 10-15 dal dereotunu incecik kıydım
- 2 diş sarımsak dövdüm
- 2 avuç kadar kabuklarından soyulmuş iç bakla
- bir küçük soğanı incecik çıtçıtladım
- 3-4 çorba kaşığı yoğurdun içinde
- 2 yumurta sarısını çırptım
Çorba tenceresinin dibini ıslatacak kadar zeytinyağı koydum önce. Aslında istediğiniz yağla yapabilirsiniz. Ancak ben her yemekte (evet her yemekte) zeytinyağı kullanıyorum. Zeytinyağı kokmaya başladığı zaman, taze ve ince doğranmış soğanları, dövülmüş sarmısağı ekledim. Cızırdarken, ekmek tahtası üzerinde iç baklalarımı biraz kıydım.
Bunları da soğanlara ekleyip azıcık kavurdum. Sonra üzerine 1,5 bardak kadar su ekledim, tuzunu ekledim, kaynamaya bıraktım. 10-15 dakika kaynadığı zaman zaten hepsi yumuşamış oluyor.
Belki fark etmişsinizdir, çorbalara un, meyane yapmayı sevmiyorum. Mümkün olduğu kadar hafif, az yağlı, unsuz, kremasız oluyor çorbalarım. Sağlıklı birşeyler olsun değil mi? Her zaman, kek, pasta, börek olmaz.
Bir kasede 3-4 kaşık yoğurdu azıcık çırpıp, içine yumurta sarılarını ekledim. Bu aşamada büyükçe bir tutam da dereotunu kıyıp yoğurda ekledim. Yumurta aklarını ise, en bir diyet kurabiye yapmak üzere sakladım.
Hepsini güzelce çırptıktan sonra, yeni kaynattığım su ile ılındırdım. Yoğurdun içine de yaklaşık 1 bardak sıcak su ekledim. İçindeki yumurtalar çorbaya girince kesilmesin diye.
Sonra bu ılınan “tutucu” yu, çorbaya ekledim yavaş yavaş. Alet işler, el övünür usulu, blenderdan da geçirdim azıcık. Ama azıcık. Baklalar hala dişe geliyor, yeşil soğanlar görülüyor.
İşte bitti bu kadar…
Yani baklaların soyulma süresi olmasa yarım saat içinde hadi bilemediniz 40 dakikada enfes, hafif, leziz süper ötesi bir çorba sizinle. Mis gibi bahar kokusu, unsuz, kremasız, sağlıklı mı sağlıklı.