Patlıcan yemeklerine devam. Hani demiştik ya,
her genç kızın 100 patlıcan yemeği bilmesi lazım
diye. İşte bir güzellik daha. İmam bayıldı. İmam neden bayıldı bilemedim. Yemeğin lezzetinden mi, yoksa yemeği beklemekten mi? İkisi de olabilir. Evet itiraf edelim, pişmesi biraz uzun sürüyor. Ama benim gibi illa fırında pişiricem diye inat etmezseniz daha hızlı sonuç alabilirsiniz. Ama açıkçası, fırında pişen kadar lezzetli olur mu bilemedim.
We have awkward combinations and funny names for our Turkish cuisine:
- Tavuk göğsü (Chicken breast) is a dessert, and it really has chicken breast in it.
- Hanim parmagi : (Ladies finger) is a syrup dessert
- Kadin budu (ladies tight) is a kind of soft meatball, deep fried.
- and imam bayildi (fainted priest) is another one. The list can go on forever. Let’s stop here for a moment.
The dish is fainted priest.
I am not sure whether the priest has fainted because of the delicious taste of that dish, or because it took so long to prepare. But as most of the “traditional” dishes, it takes quiet a long time to prepare or let’s say “finalise” that dish. But its worth every minute.
Once patlıcanlarımızı doğru seçelim:
Annemin desturu, misafire çıkacak her yemeğin şık ve mini porsiyonlar olmasıdır. Mini olması doymak için değil, lezzet ve muhabbet için orada olduğumuzu hatırlamak. O yüzden, imam bayıldıları minik topan patlıcanlara, veya turşuluk patlıcanlara yaparız. Topan patlıcanı, ya semt pazarından ya da İpek hanım’ın Çiftliğinden alabilirsiniz.
Eğer daha genç ve irileşmemiş, karnıyarık patlıcanlarına yapacağım derseniz, ikiye bölmeden yapabilirsiniz. Ama hafif tombiş göbekli topan patlıcanlarını bölmek iyi oluyor.
- Patlıcanlardan başka malzeme listemiz şöyle;
- Her patlıcan için 1/2 iri beyaz soğan
- 3 diş sarmısak
- 3 şeker domatesi veya çeri domates
- 1/2 bardak domates püresi
- 5-6 dal sarmısak
- tuz, taze çekilmiş karabiber
- 2 tutam toz tarçın
- 1 çorba kaşığı tozşeker
Once patlıcanları hazırlıyoruz. Göbekli patlıcanları ikiye bölüyoruz, ince olanlarında ii dolduracağımız tarafın kabuğunu soyuyoruz. Patlıcanın göründüğü yere bolca tuz serpip, acısının çıkması için suya batırıyoruz.
Patlıcanlar suda beklerken, fırını 180 C dereceye ayarlıyoruz ve soğanların başına geçiyoruz. Soğanlarımızı piyazlık doğruyoruz. Yayvan bir tencerede toz şeker ve az zeytinyağı ile güzelce pişiriyoruz. Şekeri baştan eklememizin sebebi karamelize olması ve ayrı bir lezzet katması. Bu arada, bazı tariflerde, soğanların acısının çıkması için tuzla ovulduğunu, ve yıkanıp ondan sonra kavrulmaya başlandığını duydum, gördüm. Ama ben o şekilde yapmadım. Aradaki farkı bilemiyorum.
Renk almaya başlayınca, azıcık su ve sarmısakları ekleyip (azıcık = 2-3 çorba kaşığı) kapağını kapatıp iyice yumuşamalarını sağlıyoruz. Bu aşamada, tuzunu, karabiberi (tabii ki taze çekilmiş), 2 tutam tarçını ekliyoruz. Tarçın kısmı hoş bir lezzet vermesi için, eğer sevmediğiniz bir aromaysa es-geçebilirsiniz. Ama bol kavrulmuş soğanlı tariflerde bence, hoş oluyor.
Soğanlar yumuşadıktan sonra, domates rendemizi ekliyoruz, azıcık daha pişiriyoruz.
Bu arada patlıcanlar da yeterince beklemiş oluyor. İyice sıkıyoruz, üzerine fırça ile zeytinyağı sürüp (bolca, rengi değişecek kadar) sıcak fırına koyuyoruz. Patlıcanlarımızı kontrol ederek iyice (kaşıkla içi oyulacak kadar yumuşacık olacak) pişireceğiz. İşin zaman alan kısmı bu zaten. Ara ara kontrol edip, çok kuruduysa, biraz daha zeytinyağı ekleyebilirsiniz. Bu pişme süresinde, soğanlarımız da iyice lezzetlenecek, siz de arada başka işler yapabilirsiniz. Bir kahve olabilir, tatlı yapılabilir, salata yıkanabilir. Aman siz siz olun, mutfaktan çıkmayın. Fırını unutup çok beter sonuçlara imza atmışlığım vardır.
Patlıcanlar, içleri iyice yumuşayıncaya kadar pişecek demiştik. İçini çıkarmayacağız. Ama soğanlar için yer açacağız. O yüzden ezilebilir, kenara itilebilir kıvamda olacak. Bu iş, bir tatlı kaşığı ile kolayca yapabilirsiniz. Kabuğu delmeyin yeter. 😀
Sonrası kolay. En zahmetli kısım bittiğine göre, işin “birleştirme” işi kalıyor:
Güzel bir fırın kabını az yağlıyoruz. Patlıcanlarımızı yerleştiriyoruz. İçlerini tatlı kaşığı ile açıyoruz. Sonra soğanımızı bol bol bu göbeciklere yerleştiriyoruz. Soğan artacak. Onu da aralara serpiştirin. O kadar lezzetli bir iç ki, isteyenlere tek başına bile verebilirsiniz. Ah hatta ben, ertesi gün öğlende bu soğanların üzerine yumurta kırıyorum. Bir deneyin. Mükemmel bir lezzet!
Bütün kalan veya yarım dilimlenmiş şeker domateslerimizi serbest bir şekilde tepsiye serpiyoruz. Sonra doğru fırına. Su eklemenizi, ilave yağ eklemenize gerek yok. Tadına bakın, belki azıcık tuz gerekebilir. Şekerin yeterli olması lazım, ama alışkanlığınıza göre belki ilave etmek isteyebilirsiniz. Her vede, zeytinyağlılar için farklı şeker miktarı kullanılıyor.
Tepsimiz fırında 25-30 dakika arasında, üzerindeki domatesler pişip, fıkırdadıkça lezzetler birbirine kaynaşacak. Şeker domatesler hafifçe kavrulduğu zaman, (ben fırında pişen yemeklerin üzerini azıcık yakmayı severim) işlem tamam demektir. Bu yaklaşık 30 dakika alıyor.
Sonrası mı? Oda sıcaklığına gelecek. Hepsi dikkatle servis tabağına alınacak. Her imama birkaç sarmısak bir iki domates düşecek şekilde ayarlanacak. Sonra, bol ince kıyım maydanoz. Tepside kalan, fazla gelen soğanları atmayın sakın. Ertesi gün, öğlen veya akşam yemeğinde üzerine 2 yumurta kırdınız mı, hmmmmmm, taze ekmekle… Oyy oy oy!
İşte bitti bu kadar.. Uzun, el oyalayıcı (ya da başında durmaktan dolayı oyalayıcı) ama enfes bir zeytinyağlı.